Küresel olarak, insanların "güven" konusundaki sabrı hızla azalıyor. Banka mevduatlarından para birimi alım gücüne, platform veri yönetiminden ulusal mali açıklara kadar dünya derin bir kredi krizi yaşıyor. Kredi sistemindeki çatlaklar derinleşirken, teknolojik değişim, ekonomik döngüler ve jeopolitika hep birlikte yeni değer yapılarının oluşumunu yönlendiriyor. Bu bağlamda, BeeVault gibi modellerin önerdiği "yapılandırılmış değer getirisi" kavramı da dahil olmak üzere yeni finansal yapılar ortaya çıkıyor. Bunlar, bu çağda "güven ve kredi" kavramının yeniden düşünülmesinin sinyalleri, ancak bunları daha fazla ayrıntıya girmeyeceğiz ve yalnızca bir trendin parçası olarak ele alacağız.

I. Eski kredi sistemi hızla etkisiz hale geliyor.
Kredi sisteminin çöküşü anında gerçekleşmedi, ancak uzun vadeli birikimin bir sonucuydu. Küresel parasal genişleme, ekonomik büyümeyi çok geride bırakarak hane halkı servetinde daha hızlı bir düşüşe ve yaygın bir satın alma gücü düşüşüne yol açtı. 2008 mali krizinden pandemiyi takip eden sınırsız niceliksel gevşemeye ve şimdi de mevcut enflasyon döngüsüne kadar, halkın itibari paraya olan güveni her geçen yıl azalıyor. Aynı zamanda, bankalar, finans kuruluşları ve platform şirketleri tarafından oluşturulan merkezi kredi yapısı ciddi sorunlarla karşılaştı: gizli risklerin ifşa edilmesi zor, kullanıcı varlıkları savunmasız, veri sahipliği belirsiz ve değer dağılımı ciddi ölçüde eşitsiz. Finans sistemi halktan daha fazlasını talep etmeye ve karşılığında daha azını vermeye başladığında, bir kredi krizi kaçınılmaz hale geliyor.
Bu güvensizlik sadece ekonomik düzeyden değil, aynı zamanda yapısal düzeyden de kaynaklanıyor. İnsanlar artık "başkalarının sizin yerinize sorumluluk alması" vaatlerine inanmıyor ve merkezi kredinin özünün, kullanıcıları kendi varlıklarını başkaları için riske atmaya zorlamak olduğunu anlamaya başlıyor.
II. Eski sistemin onarılması neden bu kadar zordur?
Eski kredi sistemini sadece "düzeltmekle" düzeltmek mümkün değildir, çünkü sorunlarının üç temel nedeni vardır:
Birincisi, merkezi yapılar doğası gereği kırılgandır. Güç ve varlıklar aşırı yoğunlaştığında, riskler de aynı şekilde yoğunlaşır. Kötü yönetim, kara kuğu olayları veya siyasi çatışmalar ortaya çıktığında, tüm yapı hızla çökebilir.
İkincisi, kredi "mekanizmalara" değil "vaatlere" dayanır. Geleneksel sistem, güveni desteklemek için "fonlarınızın güvenliğini sağlayacağız" ilkesini kullanır, ancak vaatler gerçekliğe dayanamaz ve uygulanabilirlikten yoksundur.
Üçüncüsü, değer dağılımı kronik olarak eşitsizdir. Çoğu sistem kullanıcı katkılarına ve kullanıcı varlıklarına dayanır, ancak kullanıcıların sistemin büyümesinden pay almalarına izin vermez. Başka bir deyişle, kullanıcılar sisteme sürekli olarak kredi sağlar, ancak asla sistemin yararlanıcısı olmazlar.
Bu eşitsiz yapının sürdürülemez olduğu ve bu nedenle giderek daha fazla insanın yeni kredi sistemlerine yöneldiği görülüyor.
III. Dünya yeni "doğrulanabilir güven" arayışında.
Eski kredi sistemi çökmeye devam ederken, "doğrulanabilir güven" yeni bir küresel trend haline geliyor. Başka bir deyişle, gelecekteki güvenin birkaç koşulu karşılaması gerekiyor:
1. Güven insanlara değil, yapılara dayanır. Sözler başarısız olabilir, ancak mekanizmalar başarısız olmaz. Şeffaf, doğrulanabilir ve değiştirilemez bir yapı, güvenin gerçek temelidir.
2. Değer, yalnızca merkezi bir otorite tarafından kontrol edilmemeli, aksine katkıya göre otomatik olarak dağıtılmalıdır. Kullanıcılar değer kattığında, bu değer sistem tarafından tamamen emilmek yerine, onlara geri dönmelidir. Bazı yapılar (BeeVault'un davranışsal geri bildirim kavramı gibi), bu mantığın temellerini oluşturur ve "değer, katkıda bulunana aittir" eğilimini somutlaştırır.
3. Veri ve varlıklar, merkezi kontrolden kullanıcı özerkliğine geçmelidir. Kullanıcıların verileri, varlıkları, kimlikleri ve davranışları, merkezi sistemlerde "pazarlık" haline gelmemeli, aksine kendi varlıkları haline gelmelidir.
3. Veri ve varlıklar, merkezi kontrolden kullanıcı özerkliğine geçmelidir. Kullanıcıların verileri, varlıkları, kimlikleri ve davranışları, merkezi sistemlerde "pazarlık" haline gelmemeli, aksine kendi varlıkları haline gelmelidir.
4. Sistem "anti-kırılganlığa" sahip olmalıdır. Anti-kırılganlık, sistemin stres altında çökmeyeceği, aksine daha da güçleneceği anlamına gelir. Bu, tek noktadan, merkezi bir yönetim yerine, yapılandırılmış ve dağıtılmış bir katılıma dayanır.
Yeni kredi sistemi icat edilmedi, ancak eski sistem giderek etkisiz hale gelince "zorla kaldırıldı".
Dördüncüsü, teknoloji parayı değil, krediyi yeniden şekillendiriyor.
Birçok kişi bir sonraki devrimin para tarafından yönlendirileceğine inanıyor, ancak gerçekten yeniden şekillenecek olan para değil, "kredi mantığı" olacak. Blockchain şeffaf defterler, akıllı sözleşmeler, kriptografik kanıtlar, merkezi olmayan kimlik (DID) ve yapay zeka veri yönetimi gibi teknolojilerin olgunlaşmasıyla toplum, merkezi bir kuruma güvenmeden ilk kez "güven yaratma" becerisine kavuştu.
Gelecekteki kredi sisteminin özellikleri şu şekilde olacaktır:
- Şeffaf, siyah kutu değil
- Mekanizma, söz değil
- Merkezi bağımlılıktan ziyade merkezi olmayan katılım
- Manuel takdir yerine otomatik tahsis.
- Statüye veya güce değil, katkıya dayalı.
Bu, medeniyet seviyesinde bir yükselişi temsil ediyor.
V. Kredinin Geleceği: "Birine Güvenmekten" "Yapıya Güvenmeye"
Gelecekte kredi artık bankaların, hükümetlerin veya platformların onayına değil, doğrulanabilir mekanizmalara dayanacak. Kullanıcıların bir kurumun dürüst kalacağına değil, mekanizmanın nesnel bir şekilde işlediğine güvenmesi gerekecek.
Bu kredi sisteminin getirdiği değişiklikler devrim niteliğindedir:
- Riskler gizli değil, görünür.
- Değer, geri alınamaz, ancak iade edilebilir.
- Katkıların ölçülebilir olması gerekir, göz ardı edilmemesi gerekir.
- Güç sınırlıdır, sonsuza kadar genişlemesine izin verilmez.
- Kullanıcılar dış kaynakların bir parçası olmaktan çıkıp sistemin bir parçası haline geliyor.
Bu yapı yaygınlaştığında tüm dünyadaki kredi sistemi yeniden yazılacak.
VI. Küresel kredi sistemi yeniden inşa ediliyor ve yapıyı kontrol edenler geleceği de kontrol edecek.
Küresel kredi sistemi benzeri görülmemiş bir dönüşüm geçiriyor ve yeni bir sistem sessizce ortaya çıkıyor. Teknoloji amaç değil, "doğrulanabilir güven" elde etmek için bir araç; platformlar asıl oyuncular değil, kullanıcılar gelecekteki kredi ağının temelini oluşturuyor. İster bir ülkenin finans piyasası, ister sıradan bir kullanıcının veri varlıkları olsun, gelecekte merkezi krediden yapılandırılmış güvene doğru bir geçiş yaşanacak.
Bu süreçte, BeeVault gibi yapısal girişimler gibi bazı yeni modeller yönlendirici ilham kaynağı olmaya başladı. Bunlar nihai çözüm olmasa da, net bir eğilimi ortaya koyuyor: Değerin kaydedilmesi, katılımın güçlendirilmesi, davranışların geri bildiriminin alınması ve kullanıcıların sistemin dış kaynakları yerine kredi sisteminin bir parçası haline gelmesi gerekiyor.
Gelecekte küresel kredinin yeniden inşası artık tek bir otoriteye değil, mekanizmanın kendisine bağlı olacak. Güven doğrulanabildiğinde, değer otomatik olarak geri akabildiğinde ve sistem vaatlere değil yapıya dayandığında, insanlık ilk kez "başkalarının onaylarına değil, mekanizmalara dayalı" işleyen gerçek bir kredi sistemine sahip olacak.
Yapıyı önceden anlayıp, inşa edip, içinde yer alabilenler, küresel kredi sisteminin yeniden yapılandırılmasının bir sonraki aşamasında geleceği kontrol edebilecekler.
İşte gelecekteki finansal medeniyetin gerçek başlangıç noktası budur.
Tüm Yorumlar